.hayatın gereklilikleri ve sorumlulukları arasında sıkışmış ve daracık sokakları keşfederken yönsüzlüğün keyfini sürebilmek. yolları arasında sürüklenmek.
.önce güneş söndü pencereden sonra da sıcaklığı çekti ellerini üstümüzden. yavaşça ışığı azalan odanın içinde devam etti yaşam. ışıklar yandı. ışıklar söndü. evden çıktı. tek tük lambalarla aydınlatılmış o dar sokaklardan genişliklere vardı yolu. genişliklerde insanlara dokunmadan tek başına ilerledi. başka dar sokaklarda dolandı usulca. sonra içeri süzüldü yavaşça ama heyecenla. hayal edilemeyecek kadar güzel bir şeylerin içinde olduğunu kavradı. orada karanlığın içinde tekrar yaşadığına sevinebildi. karanlığı sevse de karanlığın içinde ışığı görebilmesini sağlayan milyonlarca yıldızın değil sadece seslerin anlamı vardı. yıldızlar şehrin ışıklarına yenik düşerken, o karanlıkta seslerle tazelendi.
