tag:blogger.com,1999:blog-54509930815982591892024-03-13T23:40:00.052+03:00.iMMersE your soUL in LOVE.yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.comBlogger209125tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-3966345525646090762011-02-27T09:12:00.003+02:002011-02-27T09:22:30.475+02:00.suskunluğun sükunetsizliği..üzülüyorum sadece bazı bazı. aldırış edilmiyor hiç bir kelimeme gibi geliyor. içimde dönen endişe baloncuklarını göremedikçe insanlar daha da aldırmıyorlar. soruyorum, "boşver" diyorlar. boşveremiyorum. sevdiğim, değer verdiğim hiçbir şeyi boşveremiyorum. hayatı dibine kadar yaşamak mı dediniz, her anı sonuna değin, hatta belki de sırf sonunu görmeye. <div>bazen fazla katı oluyorum belki, ama sırf değer verdiğimden. endişelerimi kendime değil çevreme karşı duyduğumdan. üzülüyorum sadece, kızamıyorum.</div>yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-57877442010228687162011-01-12T10:42:00.003+02:002011-01-12T10:47:37.737+02:00.the fall..her şey ne zaman bu kadar birbirine girdi, ve nasıl bu kadar çabuk parçalandı. karanlıktı, kimseyi göremedim, kim öldü, kokusu gelmedi. sonrası rüyaydı hep, inişli çıkışlı sonsuz bir rüya, uykuyu sevmedim, uyanmak istedim. güneşe doğru çekildi bedenim, sıcak yaz günlerini yadederek. denize dokundu tenim önce, sonra güneş okşadı başımı. her şey daha da karıştı birbirine. <div>.benim algılarım hiç anlaşılmadı, yine de çabaladım kendimi anlatmaya, al işte hala yapıyorum. biraz daha çabalarsam olacak belki de. ya da artık sadece vazgeçmeli bu anlatma sevdasından.</div>yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-5306889336443077202011-01-10T19:12:00.003+02:002011-01-10T19:16:52.645+02:00.sen de okumayarak beni dinlemediğini itiraf edenlere katıl..annem dün resmen söyledi,"seni dinlemiyorum". bense hala bugün konuşmaya çalışıyorum. tabi yine aynı sonuç, dam-duvar. bundan sonra da bi strateji geliştireceğim.<div><br /></div><div>acaba ben dinlenmeyecek kadar çok mu manasız ve kafa ütüleyiciyim diye düşünüyorum. yaşıtlarım da dinlemeyebiliyor beni. ben de bu konuda daha çok susmanın faydalı olacağında karar kıldım. dinleyip sizleri biraz da ben güleyim boğuk seslere.<br /><div><br /></div></div>yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-35211613881075794162010-12-25T21:57:00.002+02:002010-12-25T22:01:14.971+02:00.boşlukların patlayışı..başımın ağrısına bir de kendime katlanamıyorum. yakıp yıkıp gitmemek için sakinleşmeyi bekliyorum. sonra da gitmeyi. belki de hiç dönmemeyi. ihtimallerin tesellisiyle yaşamak da değil istediğim, var olan düzene boyun eğmek de. ne istemediğimi bilebilmek bu kadar kolayken ne istediğimi bilememek neden bu kadar karmaşık. ya da basit. anlaşılmaz biçimde karıştırmak benim görevimmiş gibi, basit olan her şey daha karmaşık.<div>.kendime katlanamıyorum.</div>yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-70201446197969091642010-12-25T16:08:00.003+02:002010-12-25T16:16:49.644+02:00.boşluk5.<div>.peki ya ne istiyorum? işte bu soru tuzak. o yüzden kaçak yanıtlarla sizi de gençliğime davet ediyorum.</div><div>.öğle vakti hiç sevmediğim halde sırf zaman geçsin diye bi 5 dakika kadar tahammül edebildiğim televizyon kutusunun başına geçtim. o sırada rast geldiğim müzik ve sonra algıladığım görüntüler beni nereler getirdi hemen anlatıyorum.</div><div>.fonda mor ve ötesinin giderek kalitesizleşen müziklerinden yine katlanılabilir olanı, sonra da görüntüler "başka dilde aşk". bu aralar yeni türk sinemasına takık beynim, 'bunu da denemek lazım' dedi. ve işte filmi izledim, beğendim, tamam "çoğunluk" gibi bir şeylere dokunmadı, ama naifti. sonra da yalnız başıma evde otururacağım saatlerin bilinciyle mor ve ötesine saygı köşesi kurdum kendime. ama şimdi bu albümleri çok güzel. </div><div><br /></div><div><br /></div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://1.bp.blogspot.com/_bEWDXcCXD_Q/TRX7LTx85SI/AAAAAAAAA9Q/_JIPxX8sytM/s1600/mv%25C3%25B6b%25C4%25B1rakzaman.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="http://1.bp.blogspot.com/_bEWDXcCXD_Q/TRX7LTx85SI/AAAAAAAAA9Q/_JIPxX8sytM/s400/mv%25C3%25B6b%25C4%25B1rakzaman.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5554621887138293026" /></a>.zamanı da bıraktım akıyor zaten, ben çoğunda sıkılıyor ve bunaltılar içine giriyorum.<div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://2.bp.blogspot.com/_bEWDXcCXD_Q/TRX7LGz6coI/AAAAAAAAA9I/8_nepoRhLrk/s1600/mv%25C3%25B6gen%25C3%25A7.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 279px;" src="http://2.bp.blogspot.com/_bEWDXcCXD_Q/TRX7LGz6coI/AAAAAAAAA9I/8_nepoRhLrk/s400/mv%25C3%25B6gen%25C3%25A7.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5554621883656860290" /></a>.evet onlar da bir zamanlar genç ve naiflerdi,artık yitirdikleri her şey şu fotoğrafta var bence.</div>yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-6191818390647363622010-12-24T09:44:00.001+02:002010-12-24T21:14:41.091+02:00.boşluk4..öylece sıkılıyorum işte. elime ne kitap alsam bitirebiliyorum, ne bi işe başlayabiliyorum aslında tam olarak. işte sonra da sonsuz bir döngüde bu duruma daha çok sıkılıp daha da işlevsiz bir hale geçiyorum. geçiştirme sürecini biliyorum, insanlarla vakit geçir, beynini meşgul tut, azcık dağıt, azcık eğlen, geçsin gitsin. arada uyandıkça delleniyorum işte böyle. yeniden uykuya yatıyorum. kaçıyorum.yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-79749095229079158192010-12-07T22:51:00.002+02:002010-12-07T23:04:27.474+02:00.boşluk3..bugün kısacık kestim saçlarımı. bu aralar diyaloglarımı kestirip attığım gibi. her fazla kelimeden, her mutluluk gelecek andan kıstığım gibi. üzerimde bir ağırlık, midemde bir bulantı. hepsi geçer, biliyorum, kendi kendime gülümsüyorum. ama paylaşamıyorum, öylece kalıveriyor yüzümde, sonra siliniveriyor. sözsüz masallar anlatıyorum, duyan yok. iç seslerimi duysalar diyorum, sonra vazgeçiyorum. <div>kaybettiklerim hep daha fazla oldu, o zaman ne diye daha çoğunu kesip atarsın ki? sahiplenmeyi sevemediğimden, sonsuza/sonuna kadar elimde tutamayacağımı bildiğimden mi? <div>.ne büyük aptallıklar peşinde aklım yine. geriye kalan bi o var herhalde, ne yüreğim ne de ruhum yerli yerinde, hissedebildiğim zerre kalmamış meğer. yalan oyunlarla dolandırmışım herkesleri, şimdiyse inziva vakti, bir süredir sürüp gelen. </div></div>yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-71600902954726765632010-12-04T20:30:00.002+02:002010-12-04T20:56:32.007+02:00.boşluk2..gözyaşlarımı biriktiyorum sanki ,hepsi mideme doluyor. ama zerre acı yok, nedenini anlamıyorum. belki de doğrusu bu. kötü hissetmek mi gerek şimdi, yoksa bu da bir yaptırım mı sadece. <div>.hiçbiri diğerinden öncelikli değil, hiçbiri diğerine üstün değil. eşitlik demiyorum bunun adına, boşluğun yankısı işte, içimden içime, o kadar. duvarlarımı örten karanlık. duvarlar ben, duvarlar soğuk, hissiz, cansız. nefesler kesik kesik duyuluyor belki öteden ama duymak istemiyorum ve kapatıyorum. konuşmalar, kahkahalar siliniyor hep birlikte, yavaşça ayağa kalkıp gidiyorum, fark edilmeyiş hoşuma bile gidiyor, değersizleştiriyorum kendimce. önemsizleştiriyorum her bir parçayı ve en basit düzlemde bakıyorum. gidemiyorsam kalmayayım diyorum. uzaklaşıyorum. işte uzak-ben.</div>yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-60067504499151598912010-12-04T16:33:00.003+02:002010-12-04T16:56:03.230+02:00.the majority.<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://4.bp.blogspot.com/_bEWDXcCXD_Q/TPpWfHt7ukI/AAAAAAAAA58/LvCZAhBx2c0/s1600/cogunluk5001286457529.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 278px; height: 400px;" src="http://4.bp.blogspot.com/_bEWDXcCXD_Q/TPpWfHt7ukI/AAAAAAAAA58/LvCZAhBx2c0/s400/cogunluk5001286457529.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5546840983707826754" /></a><br />.ideale yaklaşan hayatlar üzerindeyiz, hayallerimizi unutmuş öylece yaşayıp giderken erteliyoruz. kimi zaman birileri bastırıyor o dış seslerimizi, sonra da biz kendi iç seslerimizi yok ediyoruz usulca. hepimiz "çoğunluk" un üyeleriyiz. "delice" ve belki de "serseri" tanımlanan hayatlardan kaçıyoruz. en "güvenli" olan şimdiki zamanın rutin hayatında sürüklenmeyi seçiyoruz, seçme şansımız var ise, gücümüz var ise.derinlere gömüldükçe gerçekliğimiz, yapmacık oyunlar içinde oluyoruz ve işte yeni gerçeklik.<br /><div>.bir delirsem yeniden, bırakıp bütün alışkanlıkları, o bütün bilindiklikleri, sorsak sonsuz aynayla çevrili boşlukta sorsak, "gerçekten istediğin ne?". ve işte düşüş, o sorunun peşinde, geçmişi gelecek kurgularını, çevreden gelen sinir bozucu gülüşleri, alayları da katıp yanına susmak ve ilerlemek. soruyu unutmadan kaybolmak yine de. kayboluyorum, ama hala "çoğunluk"un içinde.</div><div><br /></div>yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-20915130871981615352010-11-28T19:47:00.002+02:002010-11-28T20:02:33.216+02:00.boşluk1.."geçmezdi aklımdan, yalnızım en budalasından, sıkıldım doğrularımdan, kadınlığımdan, dışımdan".<div>.her şeyin anlamını yeniden yeniden arıyorum, her şeyi en basite indirgiyorum. en azından çabam bu yönde. gerçekdışılıkları da hayalleri de sıradanlıkları da tek bir düzleme indirgeyip izliyorum. 3.göz olup kendime soruyorum, susuyorum. </div><div>.bugün elimde ne varsa, hepsini saçtım ortaya, arınmak istiyorum dedim. kendimi sadeleştirmek ve gereksiz yüklerden kurtulmak. oyunları bozup, replikleri unutmak unutturmak, yenilerini yazmadan içimizden geldiğince yaşamak. </div><div><br /></div>yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-15423071452205110662010-11-21T11:06:00.002+02:002010-11-21T11:12:14.032+02:00.rüyadan uyanmışçasına ama uyanıktım..güzel bir pazar sabahı boş sokaklarda dolaşmayı bilir misin? işte ben onu seviyorum. martılarla sabah gezmesine çıkıp, kedilerin miskin bakışları arasında taze uyanmakta olan esnafı selamlamayı. şöyle ufak bir erken gezmesi, deniz kokusu, rüzgarın soğuk dokunuşu ve işte taptaze bir gün. <div>.şehir bile yaşanır geliyor bu sakin pazar sabahlarında, bir kaç saat çalıp uykudan uzun uzun yürümek gerek, güzel çünkü ne de olsa bu zehirli kadın-istanbul. insanlar başka, anlayışlı, gülüyorlar, daha sakinler, her adımda bir rahatlık, bir güven var. günaydın rüya çocuklarına.</div>yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-86102120971292798502010-10-31T23:34:00.007+02:002010-10-31T23:55:13.189+02:00.insan'dık..hepimizin kendiğini sandığı kadar, insan'dık. şüphelerim var bu konuda çoktan beri. ihtiyaçlarımızla, şımarıklıklarımız birbiri içinde artık. <div>incintikçe incittik, kırdıkça parçaladık, unuttuldukça unutturduk...</div><div>kızdıkça nefret edesiye bekledik. hepimiz insan'dık. hata yaptık ama hep başkalarının hatalarını gördük. hep suçluyu aradık sokaklarda, yanıbaşımızda duran benliğimizi yok sayarak. ne kendimize saygımız ne de sevgimiz kalmıştı. sadece "öteki"leri "diğer" ihtimalleri taradık. </div><div>ne yapsak fayda etmezdi, yaranılacak kimse yoktu. hepimiz insan'dık, artık sadece "ben" ler ve "sen" ler vardı. insanlar değiliz. </div><div>hep "üzgünüm" dedik. özür dilemeyi unuttuk. oysa çok basitti, mucizevi kelimeleri yırtıp attık ki kimse bilemesin diye. hep "ben" vardı bundan sonra, "biz"ler öldü.</div><div>insan olmayı özlemedik bile, farkında değiliz hala.</div><div><br /></div><div><iframe src="http://player.vimeo.com/video/10609507?byline=0&color=ff9933" width="390" height="312" frameborder="0"></iframe></div><div><br /></div><div>bu kadın söylüyor.</div><div><br /></div>yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-57705041758844655232010-10-23T18:44:00.003+03:002010-10-23T18:46:59.422+03:00.boşluğun kerameti..bütün içinde çelişen aktivitelerdeyim.buruk bilekle evde oturmaya tahammül edemeyip günün aydınlık kısmını uyuyarak geçirdim. peki başka?uyanık olduğum anlarda yüksek lisans programlarına bakar halde ve online dizi izleme peşindeydim.tam bi ev kadını oldum.hadi bakalımyağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-39456928119436034272010-10-10T19:17:00.002+03:002010-10-10T19:23:33.711+03:00.the story of today becomes the dream of tomorrow..dün bugün şimdi.uzaktan çok yakın olan şimdinin rivayeti.<div>.ne mutlu ne mutsuz.ne huzurlu ne huzursuz.bir yanın gitmeye çalışırken diğer yanların hep bitkin.</div><div><br /></div><div>rakının ağzımdaki tadı ne güzel değil mi diye düşünürken bir sonraki günler yok,sek bi uyku çek bana barmen diyen gözlerim var uzaklara dalan.kocaman boşluklar içinde bir dalıp bi çıktığım hayallerden gerçeklere yeniden büyük kara parçaları az bi nefeslenip dinlenmeyi arzuladığım ya da dinlenmemeye çabaladığım.çelişkileri yutup hazmetmeden saklarken midem, ne ağrı ne sızı, sadece kurumuş kan tadı,biraz da tuzlu gözyaşı. şimdi ve sonra, çok mühim değil. </div><div><br /></div><div>neden ve nasıl varım?olmak istediğimden ne kadar uzaktayım.nerede kayboldum.ne zaman yokluğunu hissettim,ne kadar üşüdüm,nerden geldim, nereye?....</div><div><br /></div>yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-62633263607208330542010-09-12T01:17:00.003+03:002010-09-12T01:31:42.937+03:00.begin to fall..uzun bir sessizlik.daha doğrusu boşluk.şimdi de büyüyen boşluklarda yüzme zamanı.<br />şöyle bir durup yakın geçmişe bakınca ne görüyorum ki,bomboş(k).<br />ne zaman buldu isem o huzuru,ne kadar sakinleşti ise hayatım,işte o zaman içimdeki böcek ölmeye başlamış belki de.ya da her şeyi bir zaman çizgisi üzerinde kesiştirmek olmamalı mesele.<br />bir yol vardı,o yol çatallamış belli ki,parça parça akmış içimdekiler.sonra yitmiş belli ki bazıları.azaldım mı çoğaldım mı bilememişim hiç.şimdi yok oluyormuşçasına sarılacak bir şeyler arar haldeyim. <br />-neler yapıyorsun?<br />-...<br />-?<br />-hiçbir şey!!.(bunu duymak istemeyen benim sadece,oysa o masumca sordu)<br />hiçbirimiz hiçbir şey bırakmayacak olsak da kocaman dünya da varolduğunu hissetmenin bir yöntemi var herkese göre.ya da bir dostun tabiriyle,motivasyon,o enerji işte.fıkır fıkır eder için hani de öyle güzel gelir ki her nefes.gerisi yalan dolan.şimdi al-ver nefes işte.peki ya sonra?korkulu rüya.peki ya sonra?!!cevabım var mı?hayır.<br />henüz 1 adım gerideyim.uçurumun ucunu görmedim tam.ya da daha da merak edip uçmayı denemedim boşluğa,daha büyük boşluklara.belki de tıpkı o güzel çocuklar gibi uçabilirim.<br /><embed id=VideoPlayback src=http://video.google.com/googleplayer.swf?docid=176762838648619203&hl=en&fs=true style=width:400px;height:326px allowFullScreen=true allowScriptAccess=always type=application/x-shockwave-flash> </embed>yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-44280180327377169962010-08-07T23:43:00.003+03:002010-08-07T23:49:59.276+03:00.weird..havadaki nem gibi üzerimdeki gelip giden o lanet olası gerginlikten arınmak istiyorum. hava bunaltıyor, insanlar canavarlaşıyor ve keyif aldığım sohbetler kabusa dönüşüveriyor. sıkıntı biriktirip sonra da döküveriyorum hepsini bir anda, bambaşka formalarda.<br />artık müzik yok, film yok, eğlence yok. şehirdeyim, hiç olmak istemediğim kadar. gidiyorum, heyecanlanamıyorum fakat gidişe.<br />özlemler bambaşka bir boyutta, sevgiler yitiyor sanki, ya da sadece bir yanılsama. heyecan ya da dürtükleyici güçlü hislerden arınmışım çok gerekmediği halde. hayatımın o tutunacak en kritik taşlarından biri daha yitiyor o karanlıkta. önümü görüyorum fakat aslında o kadar da görmek istemiyorum belli ki. sürekli bir kaçış hissiyatı,sonra da bir avuntu. oysa besbelli kaçış artık, şimdi ya da geçmişten. geleceğin korkusundan ya da. gidelim diyor sonra da kızıyorum. işte sonra da kaçışıma kızıp gitmeyi sindiremeyip kaçıyorum bir kez daha...<br />kısır döngülerin arasında kalmaktan memnuniyetsiz, huzursuz, çokça garibim.yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-71276646877640907832010-07-27T23:25:00.003+03:002010-07-27T23:30:33.137+03:00.kaçan uyku zaten kaçık keyif..kendime ait bir oda arayışındayım,fazla mı? ne bir sınır var, ne de bir yaptırım, olması mı gerek şimdiden öteye? huzur için kilitler mi gerek, ya da yasaklar mı? toplumun baş eğdiği gibi olması mı gerek? ne keyif ne huzur kalır böyle.<div><br /></div>yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-75836253928684932422010-06-13T20:41:00.004+03:002010-06-13T20:47:21.127+03:00.kan-at.."üzgünüm eskisi gibi değil..."<div>.aksi, aksiydi. eski günleri yad eden sözlerine takıldım kaldım her parçanın. mutsuz ama keyfi yerinde olan bir adamın hikayesinden kendi saçma öykülerimi sezdirdim hep. yine öyle. bir sıkıntı sanki, bir boğulma hali, bir boş-luk hali. o yüzden de uz-ak, akmak için daha derinlerine suların, dalmak ve bir daha çıkmamamak için güneşe. umutsuzca değil, sade-ce uz-ak ve sak-in olmak için. </div>yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-30704377742763545932010-06-12T19:26:00.003+03:002010-06-12T19:41:57.649+03:00.uz-ak..biraz durul bakalım,az sakinleş. çocuklaşıp, unutup biraz da uzak-laş. bugün-yarın-öbürsü günler, şimdiden fazla yakın fazla uzak. <div>yırtık giysileri içinde ne kadar rahatsam o kadar rahatım uzak-laşırken. şimdi kaybolup yeniden bul-ma vakti bir şeyleri, her şeyleri.</div><div>"benden iyi benden uzak bir ben olamam"</div>yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-17978653665060496752010-06-03T19:24:00.002+03:002010-06-03T19:27:18.093+03:00stinky neighbours..apartmanın garip işleri. 15 günlüğüne sıcak su yok ve bisikletlerimizi odalarımızın bir köşesine koymamızı, ayak altında bırakmamamızı stiyorlar. bu ne demek, 15 gün bisiklete filan binip de terlemeyin, kaç kişi aynı asansörü kullanıyoruz, 15 gün bu vıcık sıcak havada temiz kalmak kolay değil, biraz saygı. <div>ben zaten pistim, şimdi buna teşvik ediyorlar...</div>yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-26324286990797949522010-06-02T20:04:00.005+03:002010-06-03T19:33:54.673+03:00.öz-lem.<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://4.bp.blogspot.com/_bEWDXcCXD_Q/TAfYoMQ-8mI/AAAAAAAAA14/1cOYnvVzUtY/s1600/DSC_0204.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 266px;" src="http://4.bp.blogspot.com/_bEWDXcCXD_Q/TAfYoMQ-8mI/AAAAAAAAA14/1cOYnvVzUtY/s400/DSC_0204.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5478585656718324322" /></a>.gülüşünü, sesini, duruşunu özlediğim. her bir yanım sevdiklerimle dolu, özlemler dinmiş bir nebze, karanlıkta nefeslerimiz birbirine değiyor, karışıyor. huzurlu bir sessizlik ve inip kalkan göğüslerimiz, içimizdeki coşku ve fazla uzak olamayan hüzün. <div>.uzak-yakın, zaman görece, çoğu geçiti azı kaldı. şimdi gülümseme vakti.</div><div><br /></div>yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-24664361118459852482010-06-02T19:57:00.002+03:002010-06-02T20:03:57.853+03:00.pazar postası.<div>.pazar sakinliğinde az pedallayayım dedim gidebildiğimce. egzostan kaçarken mangal dumanına kapılırmış meğer insan sahil yoluna inerse. her yer insan, hadi tamam. ama geyiğini yaptığımız "refüjde mangal" olayı aşmış gitmiş.istanbul it beni it.3 ayda bir gelince keyif alınabileceğine inandığım şehir, gideceğim az kaldı.</div>yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-91583013509949569012010-05-29T16:56:00.002+03:002010-05-29T17:01:54.806+03:00the arrival,the departure,all the left is silence..günlerin yanımda olduğunu bilmek güzel. güzel ay hatunu takip eden yıldızların birer birer yanıma düştüğünü ve titrek titrek içimde parladığını bilir misin?şimdi o parıltıları toplayıp gözlerimi kapıyorum ki,geceye karışırken yolumu şaşırmayayım,rüyaların içinde yüzerken fazla derine dalıp gitmeyeyim. <br />.oysa bir gitmek var,yollar var.onları da yanıma katıp gitmek var.zaman zaman yalnızlığına kaçabildiğin özgürlükte bir gidiş var.tüm özlemleri toplayıp,tüm sevgileri dağıtıp gitmek var.yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-83426870142567695732010-04-27T23:36:00.002+03:002010-04-27T23:40:44.290+03:00.dreamer can only gain pain..hiçbir şey yok, hayır sadece hiçbir şey var. iyi giden nefes aldığımız gerçeği mi, ironik. fazla kirli ve ve fazla safım. oysa sen fazla güzel kokuyorsun, gerçekliğinden şüphe edilecek bir temizlik. sakladığın kelimeler ortaya koyduklarından daha belirgin. o zaman artık bırak, yalanlarla dolu bir güven oyunu kurmanın anlamsızlığının farkına var şimdi hemen. saklanıyorum, karanlığın aydınlığa kavuşmasından önce kayboluyorum.yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5450993081598259189.post-79033026142599603392010-04-24T12:44:00.002+03:002010-04-24T12:49:31.581+03:00.dream of leaving,alone....ışıkları açıyorum,sonra bir panikle kapatıyorum. karanlıktan korkmuyorum, ama aydınlığın o çarpık gerçekleri ortaya çıkarmasından ürküyorum. her şey o kadar içiçe, o kadar dağınık ki, aydınlığa tahammül edemiyorum. hadi gidelim buradan diyorum, kimse yok aslında. gidiyorum. oh be. ama aslında yorgunluktan yatağa düşen bedenin hayal dünyasındaki adımları o gidişler. uyanıyorum güneş yükselirken ve henüz gözümü almazken, bir parça umutlanıyorum. ama yine aydınlık aynı yatak ve aynı kokular çevremde. gidebilenlerden olamıyorum. bekliyorum. birazdan hiçbir şeysiz çekip gitmeyi düşlüyorum. yine düşecekse bedenim, hayır, artık hayalleri istemiyorum. sadece uzak olmak istiyorum. <div><br /></div>yağmurhttp://www.blogger.com/profile/04684906639722753634noreply@blogger.com2