."eve geldim akşamüstü, üstümdekilerden kurtuldum, uzandım karanlık salona, bu dünyaya ne yapmaya geldin can?
dünya böyle diye susucan mı can? sazını eline alıcan mı can? dünya böyle diye susucan mı can? sazını eline alıcan mı can?
köy köy dolaş yaz avucuna koy başucuna, köy köy dolaş yaz avucuna koy başucuna
adam mısın lan sen türk müsün yoksa insan mısın can? allahsız mısın, aşk mısın yoksa aşık mısın can?"
yaz avucuna
.esas soru: "ne yapmaya geldin bu dünyaya?". yanıtı ne bende ne de sende, bizde, onda. sadece insanın kendini böyle sorgulaması sonuçta fazla bir bireyselleşmeye gitmiyorsa ve değişime yönelebiliyorsa başarılı bir soru. ama yanıtı yok. yanıtı bulan olursa hayata katacağı bir şey kalamamış mıdır acaba? ben sorulara daha küçük sorular katacağım sanırım. hayatın kendi seçimimiz olmadığı açık. ama hayatta yapacağımız kendimizden öte evet bir şeylerle belirleniyor ve yönleniyor. bu sorunun cevabına doğru yaşamak sanırım en yaşabilir olanı.
.esas sorgulayan: hepimiz olabilirdik. bu dünyaya tüketmeye gelmediğimiz açık. ama şu anda yaptığımız pek de üretmek değil. üstelik üretmeden tüketmeye meraklıyız. bize dayatılanlardan şikayet etmek anlamsız. kendimizi içine bıraktığımız rahatlıktan kurtulamamanın verdiği saçma hali kabul eden biziz. karşısında duracak gücümüz olmadığını, hep meşgul ve yorgun bireyler olduğumuzu söylemek kolay iken ne diye daha fazla çaba sarf edelim. çalmak, kopya çekmek, yapılan işin üzerine konmak kolay. neden emek harcansın ki?
"kahve için su koydum, artık bu şehre doydum, kendime zor bir şey bir şey sordum, bu dünyaya ne yapmaya geldin can?..."
gerçekten neden nefes aldığını düşündün mü? ne yapmaya geldik ki?
.symbiosis.
14 yıl önce