umut değil bu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
umut değil bu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Ocak 2011 Çarşamba

.the fall.

.her şey ne zaman bu kadar birbirine girdi, ve nasıl bu kadar çabuk parçalandı. karanlıktı, kimseyi göremedim, kim öldü, kokusu gelmedi. sonrası rüyaydı hep, inişli çıkışlı sonsuz bir rüya, uykuyu sevmedim, uyanmak istedim. güneşe doğru çekildi bedenim, sıcak yaz günlerini yadederek. denize dokundu tenim önce, sonra güneş okşadı başımı. her şey daha da karıştı birbirine.
.benim algılarım hiç anlaşılmadı, yine de çabaladım kendimi anlatmaya, al işte hala yapıyorum. biraz daha çabalarsam olacak belki de. ya da artık sadece vazgeçmeli bu anlatma sevdasından.

10 Ekim 2010 Pazar

.the story of today becomes the dream of tomorrow.

.dün bugün şimdi.uzaktan çok yakın olan şimdinin rivayeti.
.ne mutlu ne mutsuz.ne huzurlu ne huzursuz.bir yanın gitmeye çalışırken diğer yanların hep bitkin.

rakının ağzımdaki tadı ne güzel değil mi diye düşünürken bir sonraki günler yok,sek bi uyku çek bana barmen diyen gözlerim var uzaklara dalan.kocaman boşluklar içinde bir dalıp bi çıktığım hayallerden gerçeklere yeniden büyük kara parçaları az bi nefeslenip dinlenmeyi arzuladığım ya da dinlenmemeye çabaladığım.çelişkileri yutup hazmetmeden saklarken midem, ne ağrı ne sızı, sadece kurumuş kan tadı,biraz da tuzlu gözyaşı. şimdi ve sonra, çok mühim değil.

neden ve nasıl varım?olmak istediğimden ne kadar uzaktayım.nerede kayboldum.ne zaman yokluğunu hissettim,ne kadar üşüdüm,nerden geldim, nereye?....

27 Temmuz 2010 Salı

.kaçan uyku zaten kaçık keyif.

.kendime ait bir oda arayışındayım,fazla mı? ne bir sınır var, ne de bir yaptırım, olması mı gerek şimdiden öteye? huzur için kilitler mi gerek, ya da yasaklar mı? toplumun baş eğdiği gibi olması mı gerek? ne keyif ne huzur kalır böyle.

13 Haziran 2010 Pazar

.kan-at.

."üzgünüm eskisi gibi değil..."
.aksi, aksiydi. eski günleri yad eden sözlerine takıldım kaldım her parçanın. mutsuz ama keyfi yerinde olan bir adamın hikayesinden kendi saçma öykülerimi sezdirdim hep. yine öyle. bir sıkıntı sanki, bir boğulma hali, bir boş-luk hali. o yüzden de uz-ak, akmak için daha derinlerine suların, dalmak ve bir daha çıkmamamak için güneşe. umutsuzca değil, sade-ce uz-ak ve sak-in olmak için.

27 Nisan 2010 Salı

.dreamer can only gain pain.

.hiçbir şey yok, hayır sadece hiçbir şey var. iyi giden nefes aldığımız gerçeği mi, ironik. fazla kirli ve ve fazla safım. oysa sen fazla güzel kokuyorsun, gerçekliğinden şüphe edilecek bir temizlik. sakladığın kelimeler ortaya koyduklarından daha belirgin. o zaman artık bırak, yalanlarla dolu bir güven oyunu kurmanın anlamsızlığının farkına var şimdi hemen. saklanıyorum, karanlığın aydınlığa kavuşmasından önce kayboluyorum.

10 Mart 2010 Çarşamba

.empty minded.

.işte yine yeniden...ama neden?
uyumaya çalışıp çalışıp gözyaşları içinde yatakta buluyorum kendimi, uyanıp başımın tarif edilmez ağrısına katlanmaya çalışıyorum. daha fazlasını yapmaya hevesim yok. enerjim başka bir yerde kalmış sanki. hayatımı çekici hale getirmeye çalışırken aslında her şeyi yalanla süslüyorum.
durduğum yerde durmanın en anlamlı hareket olacağına kanaat getirdimse de iç huzuru kalmamış bir bünye olarak sadece saatleri ileri alıp alıp günleri öldürüyorum. henüz sadece zamanı öldürmeye cesaretim var.
lütfen biri beynimin kalan zeytin kadarcık kısmını alsın da düşündüğüm saçmalalıkların acısını duymayayım.

.done.

.kafamın içinde gezinip sinsice saklanan ve yerinden bu kadar memnun olan her ne ise, artık bana katlanılmaz bir ağrıyla birlikte, alışılmadık bir huzursuzluk vermekteler, tebrikler. peki ya şimdi?
.tek yapmak istediğim diye bile bir şey kalmamış, kafamdaki tüm senaryolar geri dönüşümü bile yapılacak biçimde çöplüklerden geçip yeni şeylere dönüşmüşken benim elimde olan, hiçbir şey.

27 Şubat 2010 Cumartesi

.bursting immediately.

.garip bir öfke var imiş içimde. toprağa dokunmayan anlarımın çoğalmasından, şehrin beni doldurmasından ve giderek zayıflatmasından mı? sorular ve sorunlar arasında son sesimle haykıran bir ben, yabaniyim işte şu noktada kendime. değiştirmeye, daha iyisine dair kurgular var aklımda, dışa vurmadığım, fazlaca sustuğum. belki de sadece bu kadar çok susmaktan. harekete geçmek isteyip de hep oturduğumdan. bir enerji birikmesi, ve işte patlamalar. her an her yerden çıkabilir hem de. aniden koşup gidebilirim, ya da hiç ortaya çıkmayabilirim haftalarca. git-gellerim mevsimsiz, beklenmedik, hesapları altüst eden derecelerde kocaman. tek isteğim evimde oturmak, sakince, olabildiğince.

24 Şubat 2010 Çarşamba

.unknown situation of mine.

.bir şey var. şey işte. içimden gelmeyen bir şey. yabani bir tavır sanki yapışmış üstüme. garip bir içlenme hali ama sadece bir oyun. kalkıp yerimden gidesim var ama kaçarcasına. yoksa hiçbir şeye karşı bir isteğim yok. elime kitabımı aldığımda gittiğim o dünyayı istiyorum bir tek. belirsizliği bir nebze. bir şekilde uzakları. yakınlarda beni heyecanlandıran hiçbir şey yok. ne insanlar ne olaylar, hiçbiri umrumda değil. gereksiz detaylarda boğulmaya ne gerek var, garip baskılar altına girmeye yahut. sadece nefes almak şöyle bir tazelenmek istiyorum. kimse yadırgamasın, yargılamasın. sadece uzak kalmak istiyorum. insanlar ve seslerden, konuşmalar ve kahkahalardan. gece yıldızlara fısıldarken gürültülü karanlıklardan arınmak istiyorum.
gidemiyorum, düşüyorum.

21 Şubat 2010 Pazar

.need a pause,just right now...stop..."

.gün aydınlandığında hala yorgun bedenim. uyku ya da keyifle ilgisi yok, hepsi tamam. günün akışı gözlerimin önünde bulanıkça belirirken, yine ertelenmişlikler, yine düşünüp düşünüp çözüm bulamamalar. yataktan kalkıp da sokağa adımımı attığımdan itibaren başıma ne geleceği belli değil, vapuru kaçırma, koş, derse geç kalma koş, toplantıyı başından yakala koş, insanlar eve gitmeden çay içmeye koş, evdekiler merak eder son vapura kalma koş. kim mutlu oldu, kim yaşadı, kısmen kişi, kısmen çevresi. şikayetçi değilim hayır. ama yorgunum, anlamsız koşturmacalar, sıkıştırılmış anlardan. giderek daha huzursuz ben'e yaklaşmaktasınız, tehlikeli, sarı çizgiyi geçme!
o zaman vakit şehrin asfaltına yüzüstü yapışan ruhların dirilip dans etme vakti. zihinleri yitirenlere sözü geçemeyecek kimsenin. mantığı öldürdüm, yeni meşgale bulun kendinize.

14 Şubat 2010 Pazar

it's nearly gone...catch it up...

.her şeyin biraraya gelip de patladığı bir yerdeyim. sessizce uzanırken yatağa,uyurken günlerce, "hepsi bir kaçış mı?" diye sormaktan kendini alıkoyamaz haldeyim. yapmak istediğim nerdeyse hiçbir şey yok, amaçlarım yok, anlar yok oluyor geçtikçe. gereklilikler yok idi, her şey keyifliydi, buralardan beni itekleyen, içten içe kovan bir şeyler var. huzurum kaçıyor, koşup yakalamaya....

3 Şubat 2010 Çarşamba

.the one i don't even know.

.kızgınlıkları biriktir, uygun bir noktada bir açığını gör ve koy ağzına. büyük suçlarla yargılanan masum bir sanık olduğumu sanıyorum, şikayetçi olan ise sadece kötü bakışlarını gezdiriyor üzerimde. peki ne oldu? iğnelemelerin altındaki gerçeği öğrenme şerefine erişmek istiyorum. çok şey istiyorum. kızgınlıkların kırgınlıklardan daha geçici olduğunu unutturdular, satın al, taksitlendir, tüket, yenisini alırsın. yeni benlikler de bulursun belki öyle. ikinci elcilere de bak, üst modellerimden gelmiş, o kadar da açık sözlü değil, hep iyi konuşuyor, eleştirmiyor, hep pohpohluyor. bence beni yeni benle değiştir.
ötekileşen sen, ben, biz. yalnızlaşan zavallılarız. hadi gel vur bakalım bir daha, nasıl olsa bir sonraki aya ertelenecek bu taksitle aldığın yeni benlikler, yeni maskeler. ben yokum artık. hangi çöplüğün hangi kıyısında ben bile bilmiyorum kendimi. değişimi kabul etmeyeceksen, değişimin içinde olduğun gerçeğini yalanlaman yeterli. zaten koca bir yalan değil mi bu dünya. senin benim yalanımdan ne çıkar. hem de kendisine söylediği yalandan insanın. hadi bir yalan daha sal bu atmosfere.
ben çöplükte kayıp olmaktan memnunum, sizi sözde dünyanızda gözde mutluluklar diyarınızda izlemeye tahammülüm yok. mutluluklar...(maskeler ardı gözyaşlarınızı silmeyi unutmayın.)

4 Mayıs 2008 Pazar

.düşmeyen gözyaşı.

.ağlamak üzereydi düşerken. düşleri kaybolmakta ya da siyaha dönmekteydi. kalktı tekrar koşmaya başladı. oysa gücü yoktu nefes almaya dahi. şimdi nefesini kaçmaya harcıyordu. sokaklar karanlık, evler sessiz, insanlar dinlenmekteydi. güneşin doğuşunda her şeyin değişeceği umuduyla uyumaya çalıştı o da. değişen tarihler, saatler, günler hiçbir şeyi değiştirmemişti. hala düşerken ağlamak üzere olması hissiyatı güçlüydü ondan. kazanan ya da kaybeden yoktu ama bir savaş olduğu belliydi. kalem kağıttan daha anlayışlısı yoktu etrafında. ya da etrafında kimse yoktu. bunu istemişti belki de. itmişti her şeyi bir yana.
.gözyaşları donup donup kalıp hayatın içinden yitiyor. ansızın gelip giden hislerin yaralarına değerek. kızamıyor, bağıramıyor, haykıramıyor. sadece biliyor. gerekenden fazlasını ve gerçekleri .cesaret edemediği ifade etmek sanki. korktuğu kendisi sadece.
.küçük anlarda gülümsemekyi başarıyordu ama içinde birikenlerin bir gün çağıldayarak akmasını an meselesiydi. yine de işler ve sorumluluklar arası gidiş-gelişler tutunacağı bir daldı kendi şelalesinden denize düşüşünü engelleyen. ama sadece şimdilik.

1 Mayıs 2008 Perşembe

.bitsin.

.bir günün bitmesini bu kadar kıvranarak istememiştim. bahar geldi. emek ve sevgi olması gereken bir gün savaş oldu. sadece engeller ve savunmasız insanlara atılan gazlar, püskürtülen sular. ve sadece kıvranabilirdi insan. ve sadece direnebilirdi gücü yettiğince. bir çiçek uzatmasına bile izin vermezdi korkunç yüzlü canlılar. sert durmak fayda etmiyor. kararlılık da. izledim ve kıvrandım.
yavaş yavaş öfke doluyor benlikler. bastırılan sesler çoğalıyor ve büyüyor. korkutan yüzler sayılarıyla varlar belki ama düşünceler gücünü koruyor.
artık sadece bitsin bugün. her anında dolup dolup içimize geri itilen sözler, şarkılar, türküler geleceğe kalsın. ama değiştirmek gerek. kendimizden başlayarak her şeyi.

31 Aralık 2007 Pazartesi

dokunuş

.güzel tesadüfler buldum hayatta.beni kurtaran.bu yazıda gevende'ye dokunmak istiyorum açıkça.hep içimde tekrarlayan melodilerini elimden geldiğince dile dökmek.onlar değil mesele aslında benim kendimle olan huzursuzluğumda huzuru bulmamı sağlayan küçük şeyler.sadece bu kadar,küçük şeyler.fark edemediğimiz ya da bunun için özel çaba bile sarf ettiğimiz zaman zaman ufacık bir şeyler.nerde olduğunu önemsiz yapan sadece var olduğun için, sabah uyandığın için sebepsizce nefes almaya devam edişini katlanılır kılan.durup bakınca anlamsız gelen bunalımların kadar neşeli hallerin de saçma olabilir aslında-aslında kelimesi çok iyiyüzlü ama kendime yakıştırıyorum çoğu zaman bu çokyüzlülüğü,kabulleniyorum kendim gibi hissettiğim için belki de-ama var olmanın saçma bir şekilde yalanlayamadığım güzel yanı var.sesleri duymak,havayı koklamak,baharın gelişini görmek.bu kadar.umut dolu bir bakış olmaktan başka bir şey bu,huzurla ilgili tamamen(aslında).
geç kalınmışlıklar yanında zamanı doğru isabet ettirebilenler de var hayatta.hepimizin hayatında. neden?binlerce kez neden.sorup da cevaplayamayıp dipleri gördüm.devam ettim bir şekilde. birileri tuttu belki beni belki de kendime gelmemi söyleyen sesler duydum.uyanmalı biraz daha kendimden kurtulmalıydım.kendimden başka her şeyi düşünmeliydim. bu şekilde atlatılabiliyormuş ya da ertelenebiliyormuş birtakım yorucu sorgulamalardan. kaçış denebilir, evet kaçış.fiziksel bir kaçıştan daha erdemli bir kaçış bence.onun da zamanı gelecek.tamamen kendi irademle yapcağım.defalarca tekrarladığım gibi.benim seçimim olmalı.şimdi önemli olan hala devam edebilecek gücümüz varken bir şeyler vermek.kendimden yitirdim saymam hiçbir parçamı giden kalır bende.bunu bilse de gider insanlar.kalanlarla devam ederim.içimde yaşayanlar benimdir.benden başka kimse öldüremez onları.benden daha gerçek olur içimdeki yansımalar.gerçekötesinde değerlidir.
cümlelerim noktayla başlayıp noktayla biter.ben de gevende'yle başlayan nefes alışlarımı onlarla bitireceğim.fazla huzurdan öldü desinler.
gevende