28 Şubat 2008 Perşembe

.sesler içinde yüzer gibi.

.ne kadar daha bekleyeceğim.ya da ne kadar daha onları tekrar tekrar içime çekeceğim günü, saatleri sayacağım. tarih atarken küçük notlar aldığım sarı sayfalı defter(ler)im bile sıkılmış olabilir. içimde çalan sonsuz kaseti bazen susturmak istiyorum ama elim gitmiyor. dayanılmaz bir sevgiyle burkuluyor içim. nerden gelip de içime sızdılar. sorgulamıyorum ama bu kadar uzun rüya görebilir mi insan diye düşünüyorum. rüya olmasını istemediğim kadar gerçekliğini kabullenemiyorum. müthiş. uyuyamadan yatakta sadece durabildiğim gecelerin sebebi sonucu her şeyi. ben sadece daha fazla istiyorum. biraz daha. vazgeçemiyorum. aciz bile denebilir. mahvoldum demeyi bile seviyorsam bu durum normal kabul edilebilir.
mahvolmaya devam edeceğim.

kopuk satırlar

.uykuya birkaç gündür yenik düşmenin verdiği gecikmelerle aklımdaki satırları yitirdim. uzun zamandır müzik dinlemediğimi fark edip yine gevende'ye döndüm. kesinlikle bıkmayacağım. tekrar tekrar ev diyeceğim. aslında bambaşka şeyler yazmak ya da hiç yazmamak üzereydim.

eğer bir yerde afişler eksiliyorsa bilin ki sorumlusu benim. binbir uğraş asılan afişleri çalan benim. gurur duyulası bir durum hatta dile gelmesi gereksiz bir durum olarak da kabul edilebilir. dayanamıyorum. hepsi benim odamın çirkin renkli duvarlarını sokak görüntüsüne getirsinler. ses bağımlısı, afiş hırsızı, atölyedeki proje sonrası kalem, cetvel ve muhtelif çizim gereçleri sahiplenicisi olaraktan listem kabarık epey. ortalıkta yalnız başına duran maddelerin çekimine kapılıyorum. onlarla iletişim kuruyorum.

bugün insanlardan nefret etme günümdü. tek istediğim yalnız kalmak iken yanımda bitiveren birtakım yüzler, sokaklarda üstüme üstüme gelenler, vapurda kitap okuma çabasındayken bağırarak konuşan insanlar. hepsini doğa üstü güçlerimin olmasını dileyerek zamanımın dışına itmek istedim. bana fazla yanaşmanızı önermem, zehirli olabilirim. şu anda yine sabaha değin evde dolanacağımı biliyorum. yine karanlık bir yerlere girmeye başladım. çok karanlık. birtakım sesler beni çekiyor.

23 Şubat 2008 Cumartesi

.could have been killed stupidly.

.saçma ölümlere karşıyım. bir motosikletin altında kalacaktım az kalsın sıraselviler'de. saçmasapan. canımı sıkıyor bu kalabalık günler ve araçlar. insanlar mahvediyor beni kalabalık halinde yavaş hareket edince. sürü kalabalıklar. mümkünse bana dokunmasınlar. öldüreblirim. potansiyel taşıyorum.
pushing daisies diye bir dizi umut verdi bugün bana. amelie kokusu var görüntülerinde. konusu masalsı. her ne kadar doğaüstü güçlere dayanan bir durumu olsa da sadeliği muhteşem. üstelik bir de pastane var içinde ki benim hayalim bu. evet pastacı olacağım ben. küçük bir pastanem olacak. küçük kurabiyeler yapacağım deneysel.
konuyu çok saptırdım. kaçayım.

19 Şubat 2008 Salı

.susmak isterdim,susmadılar.

.kusun üstüme. zaten ben kendi pisliğimde boğulmaya çalışırken kendi pisliklerinizi de atın üstüme. dinlerim sonsuza kadar. birgün nefes alamayacak kadar birikecek üstümde, biliyorum. bencilliğin geldiği nokta bu insanlara boşaltma aşamadır. nereden buldularsa beni. ben kendimi insanlardan çekmeye çalışırken insanlar geliyorlar üzerime. herkesin benden kaçmasını dilerdim. başaramıyorum. gelmeye devam ediyorlar. bir süre kaldırabilirim bunları ama dayanamıyorum artık. yardım edemeyeceğimi biliyorum. kendi çöplüğünü yaratamamış olduklarına üzülüyorum bazen. kendi kendimi iyileştirmeyi de zehirlemeyi de bilen biri olarak bütün çöplüklerini başkalarına yığarak, yardım beklemediklerini iddia etseler dahi hep bu umudu içlerinde sinsi gülüşlerle beslediklerini görebiliyorum.
herkesten daha bencil olan ben olabilirim. fazla açık sözlü ve kırıcıyım. ama bu benim samimiyetimdir ve kendime olan tek güvenim bu kaldı.(keklerim de gayet lezizdir, fazla geyik bir şey oldu ama yazmadan duramadım) bensiz ya da benle burada hayat devam edecektir. insanları daha fazla yormadan yıpratmadan gidebilirdim, ama biliyorum ki aklımdakileri buralara bırakmak istiyorum. çöp olsalar dahi, üretmek istiyorum. tüketerek yaşayamayız daha fazla. başkaları için ya da kendim için değil, sadece küçük bir şeyler daha üretmek için devam ediyorum.

benden mümkün olduğunca uzak durun. zehrim kendime yetmiyor ama insanlık için tehlikeli bir yaratığım.

18 Şubat 2008 Pazartesi

.FinallyAsThatBlazingSunShoneDownUponUs....

.FinallyAsThatBlazingSunShoneDownUponUsDidWeKnowThatTrueEnemyWas
TheVoiceOfBlindIdolatry;AndOnlyThenDidWeBeginToThinkForOurselves.

.post-rock denen akımı kökten silmek gerek. bu kadar iyi işler yapılırken ben dayanamıyorum. red sparowes şarkılarına şiirsel isim yazacağına kitap yazsın. beni mahvediyor. uykumu bitirdi. tırmanıp tepelere düşmek istiyorum oralardan. çarpıp parçalanmadan önce duyacağım sesleri hissediyorum. uykumu kaçıran sesler hepsi.

sonsuzca uyunmak isteği baki. oysa uyuyamıyorum bile. uykularımı biriktirioyorum belki de. fazlasıyla bu konuya taktığımı biliyorum ama baş etme yöntemim bu. ya da birlikte yaşama. sesler içinde yüzerken nefesim yettiğince suyun altında kalmak ve hep uyanık olmak istiyorum. bağırsam da duymayacaklar beni. sesler sadece bana gelecek, benden dışarı soluk çıkmayacak.

not:günde 1'den fazla yazı yazma durumunu bilemezdim. bir de günde aşırı dozla dolacak buralar. bunları okuma girişiminde bulunup, zaman kaybettiğine inanlar çoktur-okuyan olmasa da, okusalardı öyle düşünürlerdi herhalde-ki daha bir de buraya girilmeyecek yazılar var beynimde doğmayı bekleyen.

.seslere bağ(ım)lıyım.(sürüm 1 olması muhtemel)

.içimde çalan müziği susturamıyorum. değişmeyen tek parçalık bir listem var. zaman zaman yorsa da beni devam etmesini istiyorum. uykusuzluğumun yaratıcısı olduklarını biliyorum. uyumamı sağlıyor etkileri sonra yine aynı kısır döngüde zehirli ses(ler)i, huzurlu ses(ler)i bekliyorum. beni besleyen seslere hasretim. bitmesi durumuna katlanamıyorum. bitmemecesine kendi içimde tekrarlanıyorlar onlar da. beni uyku rahatlığına getirdikleri kadar fazla huzur rahatsızlığıyla uykusuz bırakan seslere ve küçük beynimin içinde sürüklendiği düşüncelerle onlara eşlik etmesine izin veriyorum.

.nefes almaya devam ettikçe benimle kalacaklarına eminim. yalnızlığımın parçası olarak büyüsünler içimde. seslere bağ(ım)lıyım. bu bir itiraf değil. yazıya dökülesi bir ifade. tüketimsel bağ(ım)lılıklardan değil. şimdilik bu kadar.

.deficit.

.binbir eziyet afm sinemalarında başlayacak filmin heyecanını yitirmek üzereydim. sakin olmaya çalış dedi bir ses benden. cristobal. bu isim beni mahvetti önce. deficit. sonra da uçurumun kenarından bakanları gördüm yanımda. soru işaretlerine soru işaretleriyle son yazılmış, kurgusuna dahil olduğunu hissettiren bir son. sonra akan yazılar, oyuncular, teknik ekip vs... ses... cristobal. son karenin muhteşem bitmemişliği ve devendra tınısı yükseldi içimde. durup bakamadığın tepelerde çoban olduğunu sanabilir ya da o tepeden aşağı uçmayı hayal edebilirsin.
cristobal. ışıklar hiç açılmasın insanlar hiç kıpırdamasın istedim. bitmemiş olan durum devam etmeliydi. her şeyin bu kadar yoğun yaşandığı günümü bitirmemiştim henüz. "bahar" özlemiyle bir kez daha mahvolmadan önce dinlenmem gerekliydi. akışı yavaşlatmak. cristobal, uçurumdan yukarı doğru yükselten sesleri.

16 Şubat 2008 Cumartesi

.heima.

.ev.izlanda'nın coğrafyasından çıkan sesler.bu coğrafyaya tekrar geri dönüş.o seslerin müthiş betimlemelerini yansıtan kareler.soğuk bir havada güzel kazaklı, beyaz yüzlü insanlar.sadelik hakim fazlasıyla.küçük yerleşimlerde ufak kalabalıklar ve müthiş sesler.yolculuk var devamlı.kareler o kadar büyüleyici ki inanmak isteyip sürekli sorgulanası.yollar akıp giderken sessizce gelen sesler.sonsuz gökyüzüne yükselen sessiz çığlıklar.herkes evinde.evlerinde.

buzlar kırlıyor.taşlar ses veriyor.sularda güzel çocuklar oynuyor.kimsenin derdi yok.uzakta, denizin ortasında hayatlar.pastel renklerle boyanmış kareler içinde tanımlanamayacak güzellikler.sözlerin ifadesini seslere bıraktığı.

10 Şubat 2008 Pazar

.sound in my head.

.bitmiyor.sonsuz defa tekrar eden sesler. tek bir ses. bir viyola sesi bir melodi yankılanıyor durmadan.bazen merak ediyorum susacak mı bu sesler diye? sanmıyorum. gece-gündüz sonsuzca içimde küçük adımlarla yürüyen birileri var sanki. rahatsız etmeden sürekli geziniyorlar. sesleri sonsuza varacak gibi. onları ben almıştım içime uzun zaman önce. hiç gitmeyecekler, en azından arzum bu.
fazla bir huzur duygusu var bu gezintilerde. beni huzura boğan sesler, bir yandan da susturmak istemediğim. gözlerimi her kapamaya çalıştığımda bu seslerle yüzdüğümü ama sonsuz bir boşluk içinden kurtulamadığımı fark edip bekliyordum sabahı. güneşin doğduğunu görmem gerekiyormuş gibi bir bekleyişti bu. günler boyu bekledim. gözümü kapayamadan bekedim. ve yine o sesler vardı içimde. döngüsel olarak içinde yüzdüğüm sesler. içimde duramayan bir şeyler vardı. çıktılar benden dışarı. onların güneşin doğuşuyla birlikte doğuşlarını beklemiştim belki de sadece.
sonsuz tekrarlarla devam eden seslerimle başbaşayım yine.sonsuzca.

not: sevgili oruç hocam, yine gevende. biliyorsunuz zaten. sizi bulmalıyım. size vereceğim küçük bir şey var. orucum oruç'a.