grimsi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
grimsi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Aralık 2010 Cumartesi

.boşluk5.

.peki ya ne istiyorum? işte bu soru tuzak. o yüzden kaçak yanıtlarla sizi de gençliğime davet ediyorum.
.öğle vakti hiç sevmediğim halde sırf zaman geçsin diye bi 5 dakika kadar tahammül edebildiğim televizyon kutusunun başına geçtim. o sırada rast geldiğim müzik ve sonra algıladığım görüntüler beni nereler getirdi hemen anlatıyorum.
.fonda mor ve ötesinin giderek kalitesizleşen müziklerinden yine katlanılabilir olanı, sonra da görüntüler "başka dilde aşk". bu aralar yeni türk sinemasına takık beynim, 'bunu da denemek lazım' dedi. ve işte filmi izledim, beğendim, tamam "çoğunluk" gibi bir şeylere dokunmadı, ama naifti. sonra da yalnız başıma evde otururacağım saatlerin bilinciyle mor ve ötesine saygı köşesi kurdum kendime. ama şimdi bu albümleri çok güzel.


.zamanı da bıraktım akıyor zaten, ben çoğunda sıkılıyor ve bunaltılar içine giriyorum.

.evet onlar da bir zamanlar genç ve naiflerdi,artık yitirdikleri her şey şu fotoğrafta var bence.

21 Kasım 2010 Pazar

.rüyadan uyanmışçasına ama uyanıktım.

.güzel bir pazar sabahı boş sokaklarda dolaşmayı bilir misin? işte ben onu seviyorum. martılarla sabah gezmesine çıkıp, kedilerin miskin bakışları arasında taze uyanmakta olan esnafı selamlamayı. şöyle ufak bir erken gezmesi, deniz kokusu, rüzgarın soğuk dokunuşu ve işte taptaze bir gün.
.şehir bile yaşanır geliyor bu sakin pazar sabahlarında, bir kaç saat çalıp uykudan uzun uzun yürümek gerek, güzel çünkü ne de olsa bu zehirli kadın-istanbul. insanlar başka, anlayışlı, gülüyorlar, daha sakinler, her adımda bir rahatlık, bir güven var. günaydın rüya çocuklarına.

12 Eylül 2010 Pazar

.begin to fall.

.uzun bir sessizlik.daha doğrusu boşluk.şimdi de büyüyen boşluklarda yüzme zamanı.
şöyle bir durup yakın geçmişe bakınca ne görüyorum ki,bomboş(k).
ne zaman buldu isem o huzuru,ne kadar sakinleşti ise hayatım,işte o zaman içimdeki böcek ölmeye başlamış belki de.ya da her şeyi bir zaman çizgisi üzerinde kesiştirmek olmamalı mesele.
bir yol vardı,o yol çatallamış belli ki,parça parça akmış içimdekiler.sonra yitmiş belli ki bazıları.azaldım mı çoğaldım mı bilememişim hiç.şimdi yok oluyormuşçasına sarılacak bir şeyler arar haldeyim.
-neler yapıyorsun?
-...
-?
-hiçbir şey!!.(bunu duymak istemeyen benim sadece,oysa o masumca sordu)
hiçbirimiz hiçbir şey bırakmayacak olsak da kocaman dünya da varolduğunu hissetmenin bir yöntemi var herkese göre.ya da bir dostun tabiriyle,motivasyon,o enerji işte.fıkır fıkır eder için hani de öyle güzel gelir ki her nefes.gerisi yalan dolan.şimdi al-ver nefes işte.peki ya sonra?korkulu rüya.peki ya sonra?!!cevabım var mı?hayır.
henüz 1 adım gerideyim.uçurumun ucunu görmedim tam.ya da daha da merak edip uçmayı denemedim boşluğa,daha büyük boşluklara.belki de tıpkı o güzel çocuklar gibi uçabilirim.

7 Ağustos 2010 Cumartesi

.weird.

.havadaki nem gibi üzerimdeki gelip giden o lanet olası gerginlikten arınmak istiyorum. hava bunaltıyor, insanlar canavarlaşıyor ve keyif aldığım sohbetler kabusa dönüşüveriyor. sıkıntı biriktirip sonra da döküveriyorum hepsini bir anda, bambaşka formalarda.
artık müzik yok, film yok, eğlence yok. şehirdeyim, hiç olmak istemediğim kadar. gidiyorum, heyecanlanamıyorum fakat gidişe.
özlemler bambaşka bir boyutta, sevgiler yitiyor sanki, ya da sadece bir yanılsama. heyecan ya da dürtükleyici güçlü hislerden arınmışım çok gerekmediği halde. hayatımın o tutunacak en kritik taşlarından biri daha yitiyor o karanlıkta. önümü görüyorum fakat aslında o kadar da görmek istemiyorum belli ki. sürekli bir kaçış hissiyatı,sonra da bir avuntu. oysa besbelli kaçış artık, şimdi ya da geçmişten. geleceğin korkusundan ya da. gidelim diyor sonra da kızıyorum. işte sonra da kaçışıma kızıp gitmeyi sindiremeyip kaçıyorum bir kez daha...
kısır döngülerin arasında kalmaktan memnuniyetsiz, huzursuz, çokça garibim.

21 Şubat 2010 Pazar

.need a pause,just right now...stop..."

.gün aydınlandığında hala yorgun bedenim. uyku ya da keyifle ilgisi yok, hepsi tamam. günün akışı gözlerimin önünde bulanıkça belirirken, yine ertelenmişlikler, yine düşünüp düşünüp çözüm bulamamalar. yataktan kalkıp da sokağa adımımı attığımdan itibaren başıma ne geleceği belli değil, vapuru kaçırma, koş, derse geç kalma koş, toplantıyı başından yakala koş, insanlar eve gitmeden çay içmeye koş, evdekiler merak eder son vapura kalma koş. kim mutlu oldu, kim yaşadı, kısmen kişi, kısmen çevresi. şikayetçi değilim hayır. ama yorgunum, anlamsız koşturmacalar, sıkıştırılmış anlardan. giderek daha huzursuz ben'e yaklaşmaktasınız, tehlikeli, sarı çizgiyi geçme!
o zaman vakit şehrin asfaltına yüzüstü yapışan ruhların dirilip dans etme vakti. zihinleri yitirenlere sözü geçemeyecek kimsenin. mantığı öldürdüm, yeni meşgale bulun kendinize.

19 Aralık 2009 Cumartesi

.the walk.

.üstümden kalkmayan bir pus var. havanın soğukluğunda beni için için titreten bir pus. bedenimin titreşimleri ürkütüyor beni. huzurlu ruhumu öldürmeye çalışan bir zamanın içindeyim. eski griliklere dönmemi bekleyen boğuk sesleri duyar gibiyim. yanılsamalarla dolu zihnimi yiyip bitiren düşüncelere yenik düşmeye yaklaşıyorum. hayallerin gerçeğe dönmesinden hoşnutsuz olanların hırıltılarında yüzmekteyim. üstümden kalkın gidin, kaçmanın çözüm olmadığını öğreneli çok oldu. uzaklara dalan gözlerimi yakalamaya çalışmanız boşa çaba. gitmek fazla kolay artık. sadece bir an, ve hoop yokum artık çevrenizde. beni öldürmenizden bile daha kolay. gitmem işinize gelecekse durmayın, elinizden geldiğince yıpratın. evet hala titriyorum, üşümediği sanıyorum ama bu sadece bir hayal, istediğim.

"gerçekleşmelerimiz, olanaklarımızdan bağımsızdır-hatta, onlara karşıt...olabileceklerimizi olmamız olanaklı değil.olabileceklerimizi olamıyoruz.olanaklarımız olamadıklarımızdır."
oruç aruoba,yürüme

14 Aralık 2009 Pazartesi

.rüyalar yalan söyler mi?

.zihnimden akan sesleri duyabiliyor muyum hala, sanmıyorum. o kadar gürültü arasında düşüncelerim de yitip gidiyor. bir kuş sesi, bir rüzgar dansına o kadar açız ki, ama onun bile farkında değiliz. tüm ışıkları sönse kentin, tüm araçları dursa bir an, bacalar tütmese bir vakit. kaybettiğim her şey geri gelir, unutulan gökyüzü barışır yeniden. ne sokakların sesine tahammül edebilir insan ne de sessizlik sandığı fısıltılı uğultulara o zaman. her şey dinginleşir, hayat donar sanki bir an. ki zaten bu bir hayaldi. arzuladığım, bulamadıkça kaçmayı denediğim bir suskuluk anı. ne anlayabilmişimdir kendimi, ne de anlatabilmiş derdimi. şimdi sadece uzak kalmak için koşuyorum. eskiyen pabuçlarımla. sessizliğin bir fırtına habercisi olduğunu bildiyseniz eğer, beklenmedik değil bu sessiz serzenişler.

12 Aralık 2009 Cumartesi

.gri sız(k)ıntı.

.ummadığın, beklemediğin yerden gelir o mucizevi güzellikler. "neden ben?" diye sormaz mısın sen de... neden şimdi değil,neden ben. bunu hak edecek insan mıyım diye de mi sormazsın... elinde değildir, çıldırırsın mutluluktan belki de. anlamaya çalışır bir yandan da keyfini sürersin mut'un. ama mesele yalnız kaldığında bir karanlık gece gibi çökmesidir ruhuna bir endişenin. evet bu tam olarak bir endişe. kaybetmekten korkmak mı, hayır değil. o "neden" sorusu işte, yine dönüp dolaşır zihninde. eski günlerdeki bunalımlarından değil bu, başka. grinin gizlendiğini, sinsice derinlere sızdığını hissedersin. odanda ışıkları kapatır, tavana gözlerini diker uzanırsın yatağa. günden arta kalan gülümseme yorgunlukla birleşir ama birden o gri çıkagelir uykudan kapanan gözlerinin önüne. gerisi rüyalara karışır gider, unutulur bazı bazı. güne aydınlık başlasan da hafif burukluğu duyumsarsın göğsünde. sızı deyip geçmek kolay, korkarım ki çıkar bir gün bir yerden kocaman bir yara. ama şimdi yapabileceğin sadece keyfine varmak her nefesin, her anın.

31 Ekim 2009 Cumartesi

.gri olamayan rengim.

.sıkıntıları biriktirmekte, sonuç olarak da gri ruh haline asla geçememekteyim. bünyem bozuk, bu da endişe verici. keyfim olmasa tamam ama öyle de bir şey değil ki bu. fazla iyi iken her şey sıkıntı olabiliyormuş demek ki. bu koşullar altında yapmayı deneyebileceğim şey nedir ki, bunalım moduna girmek mi? büyük saçmalık, cümlelerim gibi. o zaman biraz yazmak biraz çizmek-ama kendi içime kapalı biçimde-en ideali. o zaman biraz uzak kalalım gerçekliklerden güzelliklerden.