16 Mart 2008 Pazar

saat 13.50-15.20 yaşantısı

.öğlen uykularını özlemiş olmamdan gerek, her pazar uyuyorum yemek üstüne. bu sefer 5 saat uyumadım. yine fazla uyudum sayılır ama gözlerimi açmayı başaramadım 1-2 denemede. vazgeçtim. fonda sürekli odamda çalan tek ses, gevende ev kayıtları. o sesler uyku sularında değişik hallere girdiler. ama hep hissettim onları. bir de uzun zamandır ilk kez gördüğüm rüyaları hatırlıyorum.

.okul ya da daha doğrusu ders. ders arası veriliyor ve dışarı çıkıyoruz. ama ortabahçe değil. nahıl a benzer bir yerlerde kıyafet bakıyoruz. evet hem de ders arasında. ama nahıl bina değil artık, derme çatma pazar alanı gibi, üstü küçük bir tenteyle örtülü bir yer. oradan çok güzel bir yelek beğeniyorum. deneyeceğim üstüme. zabıta gibi adamlar fısıltıyla bir şeyler fısıldayıp her şeyi bir anda topluyorlar. bir anda karanlık sokaklarda tek başımayım. insanlar otobüslere koşturuyor ve otobüsler aceleyle hareket ediyor. okul denen yere gidiyorum. giderken ellerim o kadar pis ki ıslak mendil almam gerektiğini hissediyorum. ama büfeler de kapanıyor müthiş bir hızla. sonra okula varmadan camlı bir kapının arkasındaki odada, edin'i gördüğümü sandım. durması için işaret ettim. oysa ki büyün hafta boyunca edin olmadığını bildiğim halde onlarca kişiyi edin sanmam gibi yine edin değildi. ama edin'di aslında ilk aldığım görüntü, her mevsimlik eskimiş ve ona çok yakışan paspal deri ceketiyle ve dengesiz hareketleriyle edin. okulun kapıları kocaman ama ahşap değil. ve adamlara ne kadar anlatsam da içeri sokmuyorlar. çünkü deli bir yağmur var dışarda. ama en önemlisi içerde ayakkabılarım ve üstümde olmadığından emin olduğum montum ve biricik sırt çantam var. derken fark ediyorum ki montum ve çantam var ama ayakkabılarım yok. nedenini soruyorum bu durumun. adam birilerinin iflasından bahsediyor. iflas yahu sonuçta. devlet mi iflas etmiş anlayamıyorum. ama iflas etmiş birileri. bu kısımdan sonrası ayrı bir düzleme kayıyor. en son ayakkabılarımın olmadığına korkunç biçimde üzülüyorum. bunu dillendiriyorum.

.bir yerdeyiz ya da hiçbiryerde. birtakım dizi-film çekme çalışmaları. o arada nedense bizim de dendysel fotoğraflarımızın çekilmesi vs. sanki proje gezisi. ama değil. annemler hatta anneannem bile var. ama proje5-6 tümden oradayız. deniz var sanırım. kumlar var. bir de ortabahçedeki taş bloklar. ama daha uzunları. ben günün doğuşunun beklemeye kararlıyım. insanlar da o taş bloklar üstünde uyuyor ya da uykuya hazırlanıyorlar. o arada başımızdakilerden biri halkın rahatsız olduğunu söylüyor. karşımızdaki koca bloklara bakınca ışıkların yandığını ve adamların pencerelerde olduğunu görüyorum. ve bir anda ışıklar yer değiştiriyor. evlerin ışıkları yerine gün ışıkları yanıyor. tekrar ailecek ve birtakım insanlarla odamıza çıkıp uyumaya karar veriyoruz.

çok yoğunken her şey gevendeye uyandım. nayu diyen bir sese değil salt seslerine. rüyalarım beni ürküttü. bir yerinde tam oturtamadığım bir sunum-film vardı. requiem for a dream i hatırlatan sahnelerle sunumun hazırlanma süreci de içinde. o havada. oysa beni en etkileyen sahneler oradaydı. o filmi unutmayacağım.

Hiç yorum yok: