27 Şubat 2010 Cumartesi

.bursting immediately.

.garip bir öfke var imiş içimde. toprağa dokunmayan anlarımın çoğalmasından, şehrin beni doldurmasından ve giderek zayıflatmasından mı? sorular ve sorunlar arasında son sesimle haykıran bir ben, yabaniyim işte şu noktada kendime. değiştirmeye, daha iyisine dair kurgular var aklımda, dışa vurmadığım, fazlaca sustuğum. belki de sadece bu kadar çok susmaktan. harekete geçmek isteyip de hep oturduğumdan. bir enerji birikmesi, ve işte patlamalar. her an her yerden çıkabilir hem de. aniden koşup gidebilirim, ya da hiç ortaya çıkmayabilirim haftalarca. git-gellerim mevsimsiz, beklenmedik, hesapları altüst eden derecelerde kocaman. tek isteğim evimde oturmak, sakince, olabildiğince.

24 Şubat 2010 Çarşamba

.unknown situation of mine.

.bir şey var. şey işte. içimden gelmeyen bir şey. yabani bir tavır sanki yapışmış üstüme. garip bir içlenme hali ama sadece bir oyun. kalkıp yerimden gidesim var ama kaçarcasına. yoksa hiçbir şeye karşı bir isteğim yok. elime kitabımı aldığımda gittiğim o dünyayı istiyorum bir tek. belirsizliği bir nebze. bir şekilde uzakları. yakınlarda beni heyecanlandıran hiçbir şey yok. ne insanlar ne olaylar, hiçbiri umrumda değil. gereksiz detaylarda boğulmaya ne gerek var, garip baskılar altına girmeye yahut. sadece nefes almak şöyle bir tazelenmek istiyorum. kimse yadırgamasın, yargılamasın. sadece uzak kalmak istiyorum. insanlar ve seslerden, konuşmalar ve kahkahalardan. gece yıldızlara fısıldarken gürültülü karanlıklardan arınmak istiyorum.
gidemiyorum, düşüyorum.

21 Şubat 2010 Pazar

.need a pause,just right now...stop..."

.gün aydınlandığında hala yorgun bedenim. uyku ya da keyifle ilgisi yok, hepsi tamam. günün akışı gözlerimin önünde bulanıkça belirirken, yine ertelenmişlikler, yine düşünüp düşünüp çözüm bulamamalar. yataktan kalkıp da sokağa adımımı attığımdan itibaren başıma ne geleceği belli değil, vapuru kaçırma, koş, derse geç kalma koş, toplantıyı başından yakala koş, insanlar eve gitmeden çay içmeye koş, evdekiler merak eder son vapura kalma koş. kim mutlu oldu, kim yaşadı, kısmen kişi, kısmen çevresi. şikayetçi değilim hayır. ama yorgunum, anlamsız koşturmacalar, sıkıştırılmış anlardan. giderek daha huzursuz ben'e yaklaşmaktasınız, tehlikeli, sarı çizgiyi geçme!
o zaman vakit şehrin asfaltına yüzüstü yapışan ruhların dirilip dans etme vakti. zihinleri yitirenlere sözü geçemeyecek kimsenin. mantığı öldürdüm, yeni meşgale bulun kendinize.

14 Şubat 2010 Pazar

it's nearly gone...catch it up...

.her şeyin biraraya gelip de patladığı bir yerdeyim. sessizce uzanırken yatağa,uyurken günlerce, "hepsi bir kaçış mı?" diye sormaktan kendini alıkoyamaz haldeyim. yapmak istediğim nerdeyse hiçbir şey yok, amaçlarım yok, anlar yok oluyor geçtikçe. gereklilikler yok idi, her şey keyifliydi, buralardan beni itekleyen, içten içe kovan bir şeyler var. huzurum kaçıyor, koşup yakalamaya....

3 Şubat 2010 Çarşamba

.the one i don't even know.

.kızgınlıkları biriktir, uygun bir noktada bir açığını gör ve koy ağzına. büyük suçlarla yargılanan masum bir sanık olduğumu sanıyorum, şikayetçi olan ise sadece kötü bakışlarını gezdiriyor üzerimde. peki ne oldu? iğnelemelerin altındaki gerçeği öğrenme şerefine erişmek istiyorum. çok şey istiyorum. kızgınlıkların kırgınlıklardan daha geçici olduğunu unutturdular, satın al, taksitlendir, tüket, yenisini alırsın. yeni benlikler de bulursun belki öyle. ikinci elcilere de bak, üst modellerimden gelmiş, o kadar da açık sözlü değil, hep iyi konuşuyor, eleştirmiyor, hep pohpohluyor. bence beni yeni benle değiştir.
ötekileşen sen, ben, biz. yalnızlaşan zavallılarız. hadi gel vur bakalım bir daha, nasıl olsa bir sonraki aya ertelenecek bu taksitle aldığın yeni benlikler, yeni maskeler. ben yokum artık. hangi çöplüğün hangi kıyısında ben bile bilmiyorum kendimi. değişimi kabul etmeyeceksen, değişimin içinde olduğun gerçeğini yalanlaman yeterli. zaten koca bir yalan değil mi bu dünya. senin benim yalanımdan ne çıkar. hem de kendisine söylediği yalandan insanın. hadi bir yalan daha sal bu atmosfere.
ben çöplükte kayıp olmaktan memnunum, sizi sözde dünyanızda gözde mutluluklar diyarınızda izlemeye tahammülüm yok. mutluluklar...(maskeler ardı gözyaşlarınızı silmeyi unutmayın.)