12 Ocak 2009 Pazartesi

.nothing and nothing comes around.

.her an yıkılabilecek gibi duruyordu duvarın üstünde. gözlerinin altındaki morluk ayların bitkinliği miydi, yoksa sadece şu son bir saatte yaşadıkları, unuttukları, unutamayıp da çukurunda debelendikleri miydi? şimdi oturup bunları kimseye anlatacak değildi. başına inanılmaz ağrılar saplanıyordu, beyninden çıkmaya çalışan yaratıkları hayal ediyordu, onlarla baş edemeyecek kadar yıkılmaya yakındı, hem de duvarın üzerindeydi her an düşebileceği. çıkamadığı hiçliklerde boğulmaya bıraktı kendini. çevresindeki sesler giderek boğuklaşmıştı bir zaman önce, kestiremiyordu. anlam verebileceği sesler değildi, netsizlik hakimdi. görüntüler de daha çok bir emprisyonist ressamın fırça darbeleriydi. duygulanımlar anlaşılmazdı onun için, sesler de. benlik ve teklik hakimdi ruha. içindeki yaratıkların homurtusu yine beynini zorluyordu, dışarıyı arzulayan yaratıkların bitmeyen devinimleri. bir anlık ferahlık, huzur yine o anlaşılmaz insan sesleri ile bozuluyor ve sürekli içsel yaratıksal haraketler ve dışsal anlamsız yankılanmalar arasında daha çok sıkışıyordu.
uzandı gökyüzüne, denizler geçti bir balonun arkası süzülürken bulutların arasında, duvarlar gördü kocaman, insanları gördü o duvarların arkasında. o tarafa hiç geçemedi, hep onları izledi yukardan. üstlerinden uçarken düşmeye başladı, sonsuzca düştüğünü hissetti, ilerleyip hiç mesafe kat etmediğini. gidemediğini ve hala duvarın üstündeki oyunlardan yorulmuş bitkin çocuk olduğunu anlayamadı. bugünü anlayamadı.

Hiç yorum yok: