15 Eylül 2008 Pazartesi

.su.

"isfahan'da bir kuyu var içinde tatlı suyu var her gözelin bir huyu var ne yamandır acem gözeli"

.atmosferin yittiğini duyumsadı, nefes almak güçtü. ayırt etmek imkansızdı karanlıkta bulunduğu yeri. içine doğru uçtuğunu sanmıştı bir şeylerin. yukarı ya da aşağı, herhangi bir yöne olabilirdi. sadece bırakmıştı o çok sevdiği akıntıya. sürüklenmekten ötesi yorucu ve gereksizdi. her şey yerli yerinde ama aklı havada. nostaljik bir an yakaladı sonra yırtıp savurdu. akıntının etkisinden kurtulma çabasını bıraktı. sadece bekledi. bekledi ama bulamadı. pek de neyi aradığını bilmiyordu. bir dinginlik olabilir belki de, biraz dinlenmek ve dinlemek için kendini. bu da bir çelişki. akıntının tersine bir hareket. delirdi. çelişkiyle karşı karşıya durdu ama dayanamadı, sürüklendi, bilmediklerine ya da tam olarak bilmeyip de merak ettiklerine. tanıdık ama yabancı, cezbedici ama yorucu. katlanılabilir bir durumdu ama seçemeyecek kadar kapılmıştı o boşluğa. yitiyor. artık kayboluyor. su sesine doğru ilerliyor. arada cılız bir ses geliyor ve sonra yeniden boşluğunu duyumsuyor. korkuyor ama devam ediyor. ve yeniden ve tekrar ve bir son deneme. çekiliyor. bilmediğine doğru.

"isfahan'da bir kuyu var içinde..."

Hiç yorum yok: