7 Nisan 2010 Çarşamba

.o kadar önemsiz(iz) ki.



.tanıdık mekanlar, tanıdık yüzler. hani çayınızı kaç şekerli içtiğinizi bilen, gelişinizden kahve anınızda olduğunuzu yakalayan insanlar vardır ya. isminizi bilmez ama sizi bilir. esnaftır işte onlar, koca şehirlerde hala yaşamaya çalışan. ve yine birini yitirdiğimi gördüm bugün.
.istiklal caddesinin kalabalığından kaçar buldum kendimi önce, ilk buralara ayak bastığımda. üniversitem geçirmişti beni avrupa yakasına. baktım ki taksim meydanından önce tüneli görmüşüm ben hep, denizden vurmuşum tepeye doğru kendimi, galayta kulesi'ne selam edip devam etmişim. tramvay durağına bakıp dosdoğru dalmışım o dar sokağa. eskimiş sandalyeler arasında gezinen kedilerden gayrı bir abi vardı ki, aksi gelir bazı bazı insanlara ama hep sıcaktı içim o sokağa girdiğimde. tanırdı beni, seni, onları. şimdiyle buz gibi o metal ve plastik sandalyeler gelmiş, çay ocağının duvarları boş. siz kimsiniz? ben varken, ve bizlerden öncekiler varken siz yoktunuz. asmalımescit'in bezgin'i gitti önce salaş sandalyeleriyle, yüksek bar sandalyeleri geldi yerine. insan geçmez iken oralardan adım atılmaz oldu o dar sokak. şimdi de tünel'in sıcak çayı kahvesi kalmadı.


.çok mu duygusal yaklaşıyorum, hatta duygu sömürüsü yapıyorum. belki evet. ama nefes alamadıkça esnaf, sandalyeler gibi plastikleştikçe ilişkiler. gidenler bu kadarla kalsa, kalmıyor elbet. gidiyorlar ve biz sadece bakıyoruz, iki satır yazıp, üç beş söylenip, sonra da unutuyoruz. çünkü hayatımız büyük, çok büyük, diğer hayatlar ise hep küçük. aslında hepimiz o mavi noktanın içinde anlamsızız. (carl sagan'ın cosmos'undan kısa bir parça)

2 yorum:

aysegul dedi ki...

çok üzüldük hepimiz.
yitip gidiyor her sıcak şey,
asmalımescit nasıl bir hal aldı bilemiyorum.
çığrından çıkıyor herşey; hayır çıksın ne güzel diyeceğim ama böylesi değil tam aksi istikamet!

Aytaç GÜLFİDAN dedi ki...

çok hüzünlendirdi beni yazdıklarınız, gelen tanıdık ve samimi yüzleri öylesine özledim ki... değişmemek için çok direnmiştik oysa ama değişmemenin bir yenilgi sayıldığı yer oldu Jurnal sokak ve gelen insanların hep talepkar istekleri zorunlu tuttu bizi de, çok insan küstü gitti bizde küskünüz. Eskiden eğlenir ve çalışırdık şimdi ise eski günlerdeki keyiflerimizi anımsayıp avunuyoruz...