4 Ekim 2008 Cumartesi

.sancı.

.hava yüzüne çarptığında afalladı. sokakta olmak farklıydı penceresinden giren rüzgardan. güneş gözünü aldı, kaçmaya çalıştı ondan. boş yere. şimdi daha da zorlaşıyordu adım atmak. güneşe bakamazken insan yoğunluğu giderek artıyor ve hızlı adımları kesiliyordu. sızlıyordu başı. alışık değildi. ne kadar daha süreceğini merak ediyordu. ağır bir parfüm kokusu hızla beynini uyarmış ve dayanılmazlığın sınırlarını zorlamaktaydı. bu bir sınama mıydı? kendini kitabına verdi yol alırken otobüsü. biraz daha rahatlamıştı. ama güne peşini bırakmıyordu. korkunç bir baş ağrısı ve sesler ve insanlar ve hayat. çok fazlaydı hepsi. uzak kalmak gerekliydi bu düzenden. kendi düzensizliğinden başka bir şeye alışamamıştı. gözleri yerde hızlı adımlarla uğultular arasında hareket ediyordu. nedenini sorgulamıyordu dışarda olmanın. tek çabası burdan çabucak kurtulmaktı. odasını düşünemiyordu bile. garip bir sosyal fobiydi belki ondaki. bilmiyordu. irdelemiyordu. bu dünya çok büyüktü. oldukça hırçın. dayanılmaz sesleriyle beynini işgal ediyorlardı. sustu. biraz daha hızlı yürüdü ve sustu. kaçtığını inkar etmeden daha da hızlandı. kayboluyordu. insanların onu görmezden gelişleriyle birlikte silikleşiyordu.
.karanlığın inmesini beklerken odasında günün bütün pisliğini hissetti üstünde. damlaları çağırdı. gelsinler ve sokakları yalnız bıraksınlar diye. rüzgarı dinledi. sakinlik vardı. henüz değildi. ilerledikçe gece karanlığına rüzgarın beklenmedik seslerini duydu ve hafifçe gülümsedi. ışıkları kapayıp pencereye yaklaştı. gözleri kapalı dinledi bir süre. sonra hissetti damlaları yüzünde. hızlı adımlarla çıktı evden. sokakları yalnız bırakan kalabalıkların telaşlarına karşı gülümsedi. damlaların vücüduna nüfuz etmesini istercesine kollarını açtı karanlıkta. sadece ıslandı ve gülümsedi. sokakları yalnız bırakmayan bir tek o vardı.

1 yorum: