20 Ocak 2010 Çarşamba

."heima" means what?....

evde olmanın rahatlığı, tambelliğe kaçışlarıyla mutlu günler geçiyor. biraz boş ve anlamsızcayım. yazmıyordum bile buralara, oysa tonlarca boş vakitlerimde uyuyordum. artık o zombi hallerde gri kelimelerle cebelleşen ben yok. aydınlıkta, yeşilliklerde uzun yollar gitmekte ve hiç de geri dönemeyen bir masal dünyasının karakteri var. kendimi de başkalarını da tanımlamaktan hiç hoşlanmam ama betimlemek de sakınca yok bence.
bu yazı neden yazıldı, amacı olmalı mıydı-ki sanki hayatta çok mühim amaçlarım var da şurdaki 3 satırın elle tutulur bir önemi olsun-hayatın neresindeyim nereye gidiyorum soruları ne kadar da gerekli? sorular ve cevapsızlıklardan oluşan dünyada şu anda peşinde olduğum şey "yaşamak". ölümün soluğunu beklemek değil, mutluluğu paylaşmak ve yaşamak yine.
ozan abi soruyor bana, hayata karşı motivasyonum ne diye, paylaşmak ve keyif almak yaptığım yarattığım her şeyden. birinin mutluluğu kadar motive edecek bir şey yok sanırım hayatımda. üretmek bir de. üretmek ve paylaşmak. umutsuz satırlar da benim, bunlar da benim. insan gözlereini kapayıp açasıya gidip geliyor, değişiyor. şimdi tembelliğin molasından çalışmaya geçiş...

5 Ocak 2010 Salı

.to the place i call home(still).

.mevsim dönümüdür. soğuğunu hissederken kışın, özlemler yükselir göğsümden. uykular güzeldir, ılıktır, kaçamaklardır. nefesler sıklaşır, buğulanır gözlerim. yeniden gidebilmek, yolda olabilmeye çarpar yürek. şimdi vakitsizcedir, demek ki tam vaktidir.

4 Ocak 2010 Pazartesi

.not a hero.

.son 1 aydır bostancı-kadıköy hattına verdikleri sevimli ikarus otobüsleriyle üstüste yolculuk ediyoruz.
.soru1.o kadar ikarus nereden çıktı?
.soru2.garajlarda ne kadar kullanılmayan ikarus varsa en kalabalık hatlara verelim, insanları toplu taşımadan caydıralım politikası mıdır bu yapılan?
.soru3.hakkaten neden ikarus bu hatta verilir?

bu sabah nispeten insani biçimde maceralı bir yolculuk daha yaptım kendisiyle. kaptanımız endişeyle telefonuyla konuşuyordu,çünkü orata kapı kapanmamakta ısrarlydı. yaklaşık 5-10km lik yolu havadar biçimde almıştı,kalanını da öyle alacaktı belli ki. yolculardan biri kendini kahraman sanarak, "ben bir bakayım, ittirsem kapanır diyerek" önce diğer yolcuları ittire ittire kalabalığı yarıp kapıya ulaştı. kahramanlık güçlerini topladı, kapıya abandı, tabi ki kapanmadı. ama rezil olmamak için denedi, denemedi değil.

her gün bir kavga, bir ülkeyi otobüsler ve ulaşım sistemi üzerinden eleştirmece sonra da dahiyane fikirlerle kurtarmaca yanılsamalarıyla çok renkli kadıköy yolculukları.