31 Mart 2009 Salı

."sokakları arşınlarken".

.sokakları rahatsız etti beni. buralarda hiç yürümemişim gibiydi. insanlar yabancılaştığımdı, ama sokaklar kusuyordu üstüme, koşarak kaçmak isterken olduğum yere çöküp saklanmak istedim çocukça. istemedim tanıdık yüzlerin seslerini, istemedim isimlerini unuttuklarımı, dilimi konuşmayanları istemedim, dinlemek istemedim. şaşırdım. zaten bir şeyler vardı içimi kemiren, yetti.
.ama bir yandan da bak lodos kandırmasına rağmen hava ısınmış, güneş yüzünü göstermiş, her sabah üstüme gri bulutlar yerine sıcaklık düşmüş. kaygılı uykularım, korkulu rüyalarım ile yeterince ürkmüştüm bu dünyadan, bir de üstüme gelen insan kalabalığı, gürültüler, bağrışlar.
.yeniden kentten kaçasım var, en çok da insanlarından.

.demirhan baylan(sokakları arşınlarken) a ve eski kadıköy e özlemlenirken
.

29 Mart 2009 Pazar

.kaçak gözler.


.gözlerinde gördüğümdü umut, titreyişimdi bir anlığına. limon kokusu yanında o garip yeşillik ve grilikti aklımda kalan. unuttuğumu hayal edip içimde sakladığımdı. şimdi karanlığında yürüdüğüm sokaklardaki yansımalar, sesler. bilemedim gideceğim yeri, koştum zaman zaman, kaçmaya sadece. şimdi saat kaç? neden gelmediler? güneş doğacak birazdan, ısındığını bileceğim havanın ama içim yine de üşüyecek, ılık bir şeyler dolanacak içimde sonra belki de.
.bilemedim sözlerimi, çizemedim yolumu, okuyamadım içindekileri, gidemedim yine. kalamadım hiç, hiç bir zaman diliminde.

25 Mart 2009 Çarşamba

.mutfaktan çıkanlar.

.gündemimiz nedir-yerel seçimler. dinledikçe sevgili belediye başkanı adaylarını mesleğimin önemini anlıyorum. fakat şöyle de bir şey var ki, ben plancı değilim, olmak da istemiyorum. ama şehircilik bir bakış verdi bana, okul beslemediyse de kapıları açtı önüme. şurda 2 jüri 1 eskiz sınavı kaldı mezun olmaya, olabilirsem tabi. peki ya sonra, biraz daha okuyacağım tabi, ama plan çizmeyeceğim mecbur kalmazsam, yoksa sanırım pek bir keyif alamam hayattan. çalışmak lazım tabi, geleceğim şehircilik değil, belki bu şehirde bile olmaz.
.mutfağı seviyorum,çok hem de, üretmeyi yemekten çok. ben pasta-kek-kurabiye yapsam, aşçılığa meraklı(ismini vermemi istamez belki diye saklıyorum) bir dost ve hep şarapçı olmak isteyen can'la ufak bir yerimiz olsa. deniz'i de istiyorum ama, onun enteresan kekleriyle mutfağın tatlı kısmını oluşturacağız. ne güzel olurdu, bir yandan yazar, bir yandan mis kokular içinde kurabiye yapardım. yapabilirim hala. daha hayalperest planlarım da yok değil hani. gezgin bünyenin ne edeceği belli olmaz.
.leziz günler.

18 Mart 2009 Çarşamba

.beynimde eksilen çok şey var.

.bugün bir değişik şapşal haldeyim. sabahtan beri bir şeyleri bir yerlerde unutmalar, yanlış filme bilet almalar vs. bir pafta var, belalı, onu okuldan çıkarken de unuttum ama hatırlayıp geri döndüm kapıdan. vapurdan inene kadar işte o bahsettiğim yanlış filme bilet alma hadisesi dışında bir şey kaybetmedim. vapurdan indim, çat, önce çakmak düştü. örgü kesem var bir tane, hani telefon-cüzdan-akbil filan bulunur içinde. sonra dudak nemlendiricisi, çat, o da yerde. toplaya toplaya giderken bir baktım, kese alttan açık, artık sokağa eşya saçmaya yarayan bir uzuv haline dönüşmüş. zaten bu aralar bir şeyler örecektim, madem bu da söküldü deyip yüncü amcalara uğramaya doğru yollandım. tabi çarşıdan geçerken kahve kokusu bir cezbetti beni, hatırladım evde kahve kalmamıştı. tabi ki aldım hemen, torbasına da o lanet unutulan paftamı koyuverdim. ama bu arada dengem yerinde değil tabi, kesem yok, bunu unutmamalıydım. işte ne olduysa yünleri alıp, cüzdanı çantanın orasından çıkar, tekrar koy, aman orada mı kontrol et derken kahve torbasıyla birlikte paftamı da arkamda bırakıp gitmemle sonuçlandı. tabi ben bunu fark ettiğimde kadıköy'den uzaklaşan otobüsün içinde hala şapşalca etrafa bakınmaktaydım.

15 Mart 2009 Pazar

.re-turn.

.güzel hislerle döndüm bu şehre, hislerle döndüm, hissederek döndüm. mutluluğun ve huzurun ötesinde bir şeyler var. inandığım ama öldürdüğüm sevgiyi buldum, mesafelere ve tek başına alıp başımı gitmelere ihtiyacım varmış meğer.
.kaçıp gelebilirim, kaçıp gelebilirler, gülümsemeyle beklerim, beklerim.
.umut buldum bir yerlerde, gördüm o ruhu, ayakta duruyordu, sözünü sakınmıyor, gülümsüyordu, tutunuyordu. umut var bu hayatta hala.
.dolunay gibiydi, apaçıktı, mutluyum, ılık içim.

11 Mart 2009 Çarşamba

.güne, geceye, denize, adaya.

.bugün ay kaçak.
.önce bulutları topladım, ada havasını hayal ederken. sonra da bir deniz düşündüm soğuk mu soğuk, ada açıklarındaki dalgalarını sonra da. birileri ay toplardı bana, bu gece ayın soluk yüzünde kaldım.

6 Mart 2009 Cuma

.sahtelikten arınmaya, uzak kalmaya...

.içime sızdı. orada kalakaldı işte. ne bir güzelsin dedirtti yine bana. beni insansı kıldı. çok uzaktı, çok yakındı.
.hep tanıdıktı ilk duyduğumda bile, yılların sakladığı ama büyütüğü bir dostluktu sanki onlarınki. ellerim, gözlerim, bedenim benden kurtulup da özgürleşiyordu onlarla sanki, saflaşıyordum. çocuktum, huzurluydum, deliydim. susar beklerdim, hayal ederdim seslerinin çizdiklerini, çizdirdiklerini beynime. yazardım, sonu olmayan masallar, bitmeyen cümleler.
.şimdi boşluklar içinde hissedebildiğim kocaman bir deliğin dibine çekilmiş her şey. bekliyorum. özlemimi saklayarak, daha çok yazarak, gizlice karalayarak oraya buraya.
biraz da kaçıyorum şimdi, içimden gelmeyerek oturmamak için yanınızda.

3 Mart 2009 Salı

.hard to tell.

.uzatıp dururum lafı. dolandırdıkça sapar sanki gerçekten. kendimi nasıl saklarım diye kurarken kafamda yorulurum üstelik her şey açığa çıkmıştır artık. ya da yine ben beynimde kurgulamış ve yine vakit geçirmişimdir. söylemediğim okunursa yüzümden diye başım öne eğiktir. kendi sırlarımı da burada böyle ifşa ederim. korkacak şey çoktur hayatta, hepsinden korkarım. kaçarım bolcana. kandıramam kimseyi, uyduramam pek. ama kendimi saklarım işte, ya da şaşırtırım belki birazcık, uzattıkça can sıkarım.
.i loved too much, now i can't love one or the other.