21 Eylül 2008 Pazar

.demiryolu hikayesi.

.bir pazar klasiği haline gelmeye aday bir hareket.
.canım sıkılmaya başlıyor güneşin vedasıyla, gidişini izlemesem de biliyorum karanlığın geldiğini ve güneşin hüzünle el sallamaya hazırlandığını. sonra da aklımda sadece yürümek var karanlığın çağırdığı esintide. demiryoluna doğru hızlı adımlar kaçak bakışlar. tren sesini uzaktan beklemek ve kaçırdığına üzülmek evlerine dönen yorgun yüzlü insanlara tellerin arkasından bakamadan. binmek için değil sesini dinlemek için istasyondan uzakta beklemek trenin gelişini. demiryoluna varınca sokakta yalnız olmak istedim ama hep insanlar vardı evine giden, akşam yemeğine yetişen telaşlarda. arabalar pazar gününe uygunsuz hızlarda hareket etmekteydi hala. ama tren hep aynıydı, insanları da çoğu zaman. hep oradan geçer, benzer sesler verirdi. bir alışkanlıktı hatta bir bağımlılıktı. eve trenle dönüp demiryolunun kenarından yürümekten başkaydı bu pazar çağrısı tren sesinin. sıkıntının nefes alma arasıydı demiryolu kenarına sürüklenişler. işte yine demiryolunun orada, nefes alıp da huzur bulmuş, dinginleşmiş bir haldeyim. hayatın gereklilikler sayfasına geri dönmeden önce son nokta.

.ıslak günler.

.istanbul'un yağmurlu havalarından başka bir haline ısınamadı kanım. ıslanmayı sevdim sokaklarında. hem de hasta olmak pahasına. güzel bir çaresizlik, gecenin bir vakti, eve ulaşmak için yola koyulurken yağmura tutulmak. hem de ıslanmak sabaha kadar kurumayacak kadar. sessizliğini hissettim kentin. sevdim bu halini. bu halini özlemişim hatta. şimdi de hafif bir boğaz ağrısı kalmış durumda bana çarşambadan bu yana, hafif atıştıran yağmur beni dışarı çağırırken canımı yakıyor, ama beni vazgeçiremeyecek ne kadar çabalasa da.

(bu da ilgisiz bir şarkı paylaşımı)

19 Eylül 2008 Cuma

.ışıkları kapatamadım.

.rüyalarda gerçekten ışıkları söndürmeye yönelip, anahtara bastığında ışıklar kapanmıyor. çok müthiş bir deneyimdi. fazlasıyla gerçek sandığım ve yine yorgun uyandığım bir uykudan kalkıp günlük rutinleri yaparken beynim bir yandan yeni uyandığım rüya-gerçekliğinin kareleri arasında sürüklenmekte. işte o sırada evde boşuna yanmasın diye kapatığım bir ışık ve her şeyin beynimdeki o hızlı akışıyla rüyadan uyanma çabasını algılamam. işte bu yüzden kapanmamıştı o ışık. bu akşam eğer eve geldiğimde yine uyurgezer halinde olmazsam tekrar izlenecek bir film var aklımda: waking life. izlerseniz anlarsınız. ışıkları rüyada kapatamazsın, rüyadan uyanmaya çalıştığında da her zaman uyanamaz insan. ışıkları kapatmayı dene. ama bu sonsuza gidebilir. belki de rüyadan hiç uyanamazsın.

15 Eylül 2008 Pazartesi

.su.

"isfahan'da bir kuyu var içinde tatlı suyu var her gözelin bir huyu var ne yamandır acem gözeli"

.atmosferin yittiğini duyumsadı, nefes almak güçtü. ayırt etmek imkansızdı karanlıkta bulunduğu yeri. içine doğru uçtuğunu sanmıştı bir şeylerin. yukarı ya da aşağı, herhangi bir yöne olabilirdi. sadece bırakmıştı o çok sevdiği akıntıya. sürüklenmekten ötesi yorucu ve gereksizdi. her şey yerli yerinde ama aklı havada. nostaljik bir an yakaladı sonra yırtıp savurdu. akıntının etkisinden kurtulma çabasını bıraktı. sadece bekledi. bekledi ama bulamadı. pek de neyi aradığını bilmiyordu. bir dinginlik olabilir belki de, biraz dinlenmek ve dinlemek için kendini. bu da bir çelişki. akıntının tersine bir hareket. delirdi. çelişkiyle karşı karşıya durdu ama dayanamadı, sürüklendi, bilmediklerine ya da tam olarak bilmeyip de merak ettiklerine. tanıdık ama yabancı, cezbedici ama yorucu. katlanılabilir bir durumdu ama seçemeyecek kadar kapılmıştı o boşluğa. yitiyor. artık kayboluyor. su sesine doğru ilerliyor. arada cılız bir ses geliyor ve sonra yeniden boşluğunu duyumsuyor. korkuyor ama devam ediyor. ve yeniden ve tekrar ve bir son deneme. çekiliyor. bilmediğine doğru.

"isfahan'da bir kuyu var içinde..."

11 Eylül 2008 Perşembe

.kilit.

.düzlemler değişmiş. sessizce bir kadının yumuşak hareketleriyle dans edişini izlerken bulmuşum kendimi. sonra biraz bakındım, kim olabilir bu ses sahibi diye.
erika janunger hem bir tasarımcı hem de bir müzisyen. incelemek için buyrun
bunu izleyin(you tube)
yukardaki açılmazsa bu da olur
bu da olmazsa erika janunger-weightless diye arayın
isterseniz de şunu indirin
dinlemeye doyamazsan diye bir de buna buyrun: weightless

8 Eylül 2008 Pazartesi

.arıza.

.günün anlam ve önemine ilişkin yazılar içermesi mümkündür.
.güne dair.1. 8 eylül birinci yıldönümü olması sebebiyle birtakım kurgular var.
.güne dair.2. itü'nün geleneksel ders kaydı eziyeti sebebiyle f5 tuşları eskimesi ve buna karşı birtakım önlemler alınmasına ilişkin fantastik düşüncelerim var.
.güne dair.3. günün diğer teknik arızalı ve genel arızalı haline ek olarak yeni bir felsefi arızalı telefona sahip olmanın şaşkınlığı içindeyim. telefonumdan karşı tarafa ses gitmiyor. onlar konuşuyor ben susuyorum. genelde yaşanan bir durum. ben suskun bir insanım.
.güne dair.4. bu teknolojik saçmalıklar yüzünden okulu bırakıp dağlara kaçacağım. aslında doğaya kaçış zaten benim hayalim ama bu kolaylık vaat eden saçma teknolojik şeyler bu süreci hızlandırmakta.